twitter
rss

Televizyon görsel ve işitsel duyulara yönelik etkili bir araçtır. Olumlu etkilerinin yanı sıra dikkat edilmediğinde birçok olumsuz etkilere de neden olabilmektedir. Çocukların zamanlarının büyük bir bölümünü televizyon izleyerek harcarlar.Özellikler çocuklara yönelik programlar oldukça azdır.Ve çocukların daha çok yetişkinler için hazırlanan programları izlemeleri olumsuz etkilere neden olabilmektedir.


Birçok okulöncesi dönem çocuğu için televizyon bir elektronik çocuk bakıcısı niteliğindedir.Çocuk dünyaya gelir gelmez anne kendine ve ev işlerine zaman ayırmak için bebeği saatlerce televizyon karşısında bırakabilmektedir.Bu durum çocuğun gelişimini iyi yönde ve kötü yönde etkilemektedir.İyi bir gözlemci olmak gerekir.Dikkat etmek gerekmektedir.

Bazı anne-babalar çocuklarının televizyon izlemelerini ergenlik dönemine kadar kısıtlamaktadırlar.Fakat televizyonun en fazla ilkokul çağlarındaki çocuklar tarafından izlenildiği bilinmektedir. Bu nedenle anne-babaların çok az yol gösterici olduğu durumlarda; çocuklar televizyon önünde saatlerce oturmakta ve kendilerini dış dünyaya kapamaktadırlar.

Çocuklarda saldırgan davranışlar ve oyunun etkisi;

Televizyonun çocukların saldırgan davranışlar geliştirmesinde etkisi büyüktür.Televizyonda gösterilen şiddet içerikli yayınlar ile çocukların saldırgan davranışları arasında bir İlişkinin olduğu görülmektedir. Televizyon ve saldırganlık konusunda özellikle televizyonun sekiz- dokuz yaşlarındaki çocukların davranışlarını etkilediği ve 10-11 yaşına kadar televizyonda izlenilen şiddet içerikli yayınlar İle çocukların saldırgan davranışları arasında Önemli bir etkisi olduğu söylenebilir.Televizyondaki şiddet çocuklardaki şiddet eğiliminin tek ve en önemli kaynağı olmayıp, çocukların şiddet içeren programlardaki karakterleri taklit etmeleri onlardaki saldırganlığın önemli bir kaynağı olabilmektedir.
Oyun üzerinde televizyonun etkisi;

Çocuklar  okuldan ve oyundan arta kalan zamanlarının büyük bir bölümünü televizyon karşısında geçirmektedirler. Çocuklar için  büyük bir öneme sahip olan televizyon dolayısıyla çocuğun hem oyun zamanım hem de diğer serbest zaman etkinliklerine ayıracağı zamanı etkilemektedir.
Televizyon çocukların oyun oynamaya ayırdıkları zamanı azaltır.
okulöncesi çocuklarda ise çok fazla televizyon izleyen çocukların daha az konuştukları, daha az hareket ettikleri, objelere karşı daha az saldırgan oldukları, odadan daha az ayrıldıkları bulunurken; daha az televizyon izleyen çocukların farklı aktivitelere karşı kendi kendilerini daha fazla uyardıkları bulunmuştur.

Öneriler;
Okulöncesi dönem çocukları için bir nesneyi göstererek onun ismini söylemek dil gelişimi açısından başvurulan etkili bir yöntemdir. Televizyonda göreceği nesneler çocuğun günlük yaşamında göreceği nesnelerden daha çok olacaktır. Okulöncesi çocuklarının televizyon izlerken anneleri ile programla ilgili konularda konuşmaları ve annenin çocuğa sorular sorması ve onu yönlendirmesi çok önemlidir.Çocuğun doğru sözcükleri pekiştirmesi ve sözcük dağarcığını geliştirmesi açısından yararlı olabilir. Ancak televizyon programlarındaki konuşmalar daha çok günlük konuşma şeklinde olduğundan farklı sözcüklere çok fazla yer verilmez ve aynı sözcükleri tekrarlama oranı fazladır. 
Özellikle okulöncesi dönem çocukları, görerek ve duyarak öğrendikleri şeyleri daha iyi hatırlarlar.Onların zihinsel süreçleri için eğitici çocuk programlarından daha iyi yararlanılabilinir.


Televizyonun çocuğun gelişimi üzerinde yaratabileceği olumsuz etkileri;

 - Anne ve babanın yada ebeveynin program seçme ve gerektiğinde televizyonu kapatma alışkanlığını kazanması,
 - Çocukların yoğun olarak televizyon izledikleri saatlerde yayınlanan programların kontrol edilmesi,
 - Anne ve babaların çocuklarının izleyecekleri televizyon programları konusunda bilinçlendirilmesi,
 Kaynakça: annelikvebebek.blogcu.com  
 x-paylasim.com

Yayınlayan : Fatma Yardımcı


Özel gereksinimi olan çocukların erken teşhis ve tanısı günümüzde önemini kanıtlamış bir gerekliliktir. Çocuğun sorunu ne denli erken belirlenirse, gereksinimine uygun türde bir eğitim programına o kadar erken yaşta yerleştirilebilir.

Erken dönemde eğitimin özel gereksinimi olan çocuklara etkileri ile ilgili araştırmalar incelendiğinde; erken çocukluk eğitimi programlarına katılan bebeklerin katılmayanlara göre gelişimlerinin hızlandığı, bilişsel, sosyal ve dil becerilerinde artış olduğu, hatta fiziksel gelişimlerinin bile farklılaştığı görülmektedi.
Eğitimde fırsat eşitliği ilkesi ve bireylerin kendileri için en az kısıtlayıcı çevrede eğitilmesi gerektiği görüşünden kaynaklanan entegrasyon; özel gereksinimi olan bireylerin, gereksiniminin tipine, derecesine ve kullanılacak kaynakların tanıdığı olanaklara bağlı olarak, mümkün olduğunca normal okul programlarına yerleştirilmeleri ve yaşıtlarıyla eşit eğitim koşullarında birlikte eğitilmeleri süreci olarak da tanımlanabilir .
 
Özel gereksinimi olan çocuğun gereksiniminin türü, derecesi ve sahip olduğu uyumsal davranış repertuarı çok önemli olmakla birlikte, engelli çocukların entegrasyon programına alınmaları için en uygun dönem okulöncesi yıllarıdır . 
Entegre okulöncesi eğitim programı planlanırken bazı önemli noktalara dikkat edilmelidir. Program planlanırken gruptaki çocukların sayısı sınıfın büyüklüğüne göre belirlenmelidir. Sınıftaki engelli ve normal gelişim gösteren çocukların durumuna göre, eğitim ortamının düzenlenmesi yoluna gidilmelidir. 
 
Etkinlik programının düzenlenebilmesi için engelli ve normal çocukların seviyelerinin belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. Çünkü çocuklar aynı etkinlikte kendi seviyelerinde deneyim kazanmaktadırlar. Dolayısıyla program etkinliklerinin de her düzeydeki çocuğun katılabileceği şekilde dizisel olarak basamaklandırılması ve çocuklardan seviyelerine uygun bir katılım beklenmesi gerekmektedir. Örneğin; Dramatik oyun etkinliği planlanırken çocukların katılım seviyeleri şu şekilde olabilir: (Düşükten Yükseğe)
 
1. Bir nesne ile kendi başına oynar, giysileri giyer.
2. Akranlarının yakınında oynar.
3. Diğer bir çocuğun oyununda pasif rol alır.
4. Akranlarıyla birlikte, ancak etkileşim kurmadan paralel oyun oynar.
5. Nesneleri paylaşarak, sözel ya da sözel olmayan etkileşimde bulunarak kooperatif oyun oynar.
6. Rol alarak dramatik oyuna katılır.
7. Çocuklarla bir dramatik oyun başlatır .
Ayrıca eğitim programı esnek, yani çocukların o anki ilgi ve gereksinimlerine göre gerekli uyarlama ve değişikliklerin yapılabileceği nitelikte olmalıdır. Ancak etkinliklerin çocukların tahmin edebileceği belirli bir sırası da olmalıdır. Bu durum esneklik görüşü ile çelişkili gibi görünmekle beraber çocukların etkinliklerin sırasını bilmesi kendilerini rahat hissetmeleri bakımından önemlidir.
    
kaynakça: http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/144/avci_ersoy.htm
www.okuloncesiyizbiz.com

Yayınlayan:Fatma Yardımcı 

Çocuk için oyun vazgeçilmez bir iştir.Maria Montessori "oyun çocuğun işidir"demiştir.Çocuk için oyun bir iş ve bir uğraştır.Çocuk oyunla yaparak,yaşayarak deneyimler kazanır .Çocuk oyun oynayarak  deneyimleyerek öğrenir.Merak,araştırma,kendini geliştirme ve yeni olayları,bilgileri deneyimleyerek tecrübeler edinir.
Oyun her nekadar çocuğun vazgeçilmezi ise de ailenin sosyo-ekonomik durum önemli bir yer teşkil eder.


Çocuğun ilgi ve ihtiyaçlarının farkında olmak gerekir.Bunun yanı sıra her çocuğun gelişimi aynı olmamaktadır.Bu durumda anne,baba veya evebeynin
çocukla birebir oyunlar oynaması çok önemlidir.Böylelikle çocuk dikkatini gerçeğe yöneltebilecektir.İlgisini evebeynine yöneltecek ve hayali kahramanlarla oynadığı oyunları ikinci plana atabilecektir.Aile ile çocuğun oyun oynaması çocuk için önemlidir.Anne ve baba çocukla kaliteli zaman geçirebilmelidir.Ev oyunları hem ekonomik ve hemde gerçekçidir.Çocukla hoş vakit geçirmek onunla gerçek nesnelerle oyunlar yaratıp paylaşmak oldukça güzel bir yöntem olacaktır.

Bugün yeğenim Muhammetle bunu yaptık.Oldukça canı sıkılmıştı ve hastaydı.Muhammetin ziyaretine gittiğimde keyifsizdi.Henüz 5 yaşında Muhammet.Ve yaşıtları gibi hayali kahramanları ve hayali oyunları oldukça fazla ve bu Ona keyif veriyor.Mutfaktaki tüm kesme şekerleri aldım.Ve Ondan bir kule yapmasını istedim.Oldukça eğlenceli bir oyun oldu.Bundan keyif aldı ve hoş vakit geçirdi.Ve 4 mandalina ve 3 yeşil elma ile oyunumuza devam ettik.Matematik kavramlarına bir göz attık.Oldukça başarılı olması beni mutlu etti.Önce meyveleri yanyana dizdi ve ardından meyveleri renklerine göre ayırdı.Daha sonra aynı olanları eşleştirdi.Ve toplamda 7 tane olduklarını sayarak söyledi.Önce Türkçe ve daha sonra İngilizce saydı.Tüm meyvelerin içinden 5 adet çıkardığında kaç tane kaldığını söyledi.Ve çıkarmadan sonra tekrar yerine 5 tane koyduğunda 7 tane olduğunu söyledi.Muhammet hem inanılmaz eğlendi ve hemde çıkarma ve toplama gibi işlemleri başarıyla gerçekleştirdi.Tabiki bende Muhammeti ödüllendirdim.Birlikte portakal sıktık ve portakal suyu içtik.

Özen göstererek ve yaratıcılıkla başarılabilecek çok güzel paylaşımlar vardır.Çocuğun ilgisini çekmek ve ona birşeyler kazandırmak bizlerin elindedir.Ekonomik ve gerçek nesnelerle ev oyunları oynamak gerçektende çok keyifli oluyor.Çocuğun merak duygusunu,keşfetmesini ve problem oluşturarark yaparak yaşayarak öğrnmesini teşvik edebiliriz.Sadece ufak dokunuşlar ve severek yapmak önemli..
Teşekkürler
Fatma YARDIMCI

Üstün Zekâlı Çocuk; 

Üstün zekâlı çocuk, özel akademik alanlarda veya zekâ, yaratıcılık, sanat ve liderlik kapasitesi yönüyle yaşıtlarına göre yüksek düzeyde performans gösteren ve bu tür yeteneklerini geliştirmek için okul tarafından sağlanamayan hizmet veya faaliyetlere gereksinim duyan çocuktur. 

Üstün zekâlı çocuklar, genellikle, kendi takvim yaşına ait gelişimsel standartlara uygun gelişme göstermezler. Onlar, yaşıtlarının ilgi duyduğu oyunlardan daha gelişmiş oyunlarla ilgilenirler ve genellikle eğitim alanında yaşıtlarından daha ileridedirler.

Üstün Zekâlı Çocukların Genel Özellikleri

Üstün zekâlı çocuklar, doğumdan itibaren farklı bir gelişim düzeyine sahiptirler.
Üstün zekâlı çocukların bedensel ölçüleri, ortalamanın üzerindedir.
Genelde, okuma-yazmayı okula başlamadan önce öğrenirler.
Üstün zekâlı çocuklar, çevreye karşı aşırı ilgi duyar ve sürekli soru sorarlar.
Üstün zekâlı çocuklar, olayların nedenleri ve etkileri üzerinde çalışmaktan hoşlandıkları için dikkatlerini bu yönde yoğunlaştırırlar.
Üstün zekâlı çocuklar, belli bir birikimle okula başlarlar.

Üstün Zekalı Çocukların İhtiyaçları
Üstün zekalı çocukların zihinsel heyecan, güçlüklerle mücadele, yaratıcılık, keşfetme ve üretme açısından beklentileri yaşıtlarına oranla daha fazladır. Okul öncesi dönemde, üstün zekalı çocukların zihinsel gelişimi, aile içinde edindikleri deneyimlere bağlıdır. Bu nedenle, üstün zekalı çocuğu olan ailelerin, çocuklarının özelliklerini ve ihtiyaçlarını mutlaka bilmeleri gerekmektedir.

Üstün Zekalı Çocukların Hakları

Kendisinin “üstün yetenekli” olduğunu bilmeye hakkı vardır.
Her gün yeni bir şeyler öğrenmeye hakkı vardır.
Yetenekli olduğu alanları geliştirme arzusu içinde olma hakkı vardır.
Yetenek alanları dışında bir kişiliğe sahip olma hakkı vardır.
Başarıları hakkında kendini iyi hissetmeye hakkı vardır.
Hata yapma hakkı vardır.
Yeteneklerini geliştirmek için rehberlik / danışmanlık hizmeti almaya hakkı vardır.
Kendisini geliştirmek istediği yetenek alanlarını seçme hakkı vardır.
Her alanda üstün başarı gösterme mecburiyeti yoktur.


Kaynakça: http://www.ustunzekalicocuk.com/
              www.cocukdayaparimkariyerde.com
              www.ustunyetenekli.com
Hazırlayan:Fatma Yardımcı

Çocuklara yapıştırıcı yasaklanıyor!
Sağlık bakanlığının çıkardığı yönetmelikle çocukların bağımlılık yapan yapıştırıcıları kullanması önlenecek...

Sağlık Bakanlığının çıkardığı yönetmelikle çocuklar artık bağımlılık yapan yapıştırıcılardan uzak tutulacak.

Çocuklara Satılamaz İbaresi
Sağlık Bakanlığının çıkardığı yönetmeliğe göre, uçucu madde içeren yapıştırıcıların dış ve varsa iç ambalajlarına, toplam alanın yüzde otuzundan az olmayacak şekilde "Dikkat! Sağlığa Zararlıdır. Çocuklara Satılamaz, Verilemez" ibaresi konulacak.

Bu uyarı yazısına Sağlık Bakanlığı tarafından onaylanacak resim ve şekil de eklenebilecek, ancak ürünlerin etiketlerinde tüketicileri yanıltacak veya kayıtsızlığa düşürecek yazı ve resimlere yer verilemeyecek.

Eğitim öğretim kurumlarında hoş olmayan koku ilave edilmiş ürünlerin kullanılabilmesi için ise kısmi veya genel havalandırma sistemi bulunması da zorunlu hale getirildi. (aa)
Bağımlılık yapan uçucu maddeler nelerdir, nerelerde rastlanır?
 Çeşitli boyalarda sulandırıcı ve temizleyici olarak (tiner gibi)
 Ayakkabı, deri ürünleri fabrikalarında
 Lastik bot, yapay deri, boya, vernik, yer cilası üreten     işyerlerinde
 Emaye, yer muşambası, yapay gübre imalatında
 Yapıştırıcı üretiminde
 Basımevleri ve boyahanelerde
 Mobilya ve oyuncak imalatında
Yoğun olarak kullanılan kimyevi ürünlerdeki “benzen” adlı çözücü madde ve benzerleri uçucu maddelerdir.
Uçucu maddelerin etkileri nelerdir?
Konuşma, algılama bozuklukları
Bilinç bozuklukları
Depresyon
Karaciğer yetmezliği
Karaciğer tümörü
Böbrek, akciğer kanseri
Lösemi
Ölüm

bu uçucu maddelerin yıkıcı etkileridir.
Yayınlayan:F.Yardımcı

Aile İçi Şiddetin Çocuklar Üzerindeki Etkilerini Azaltmanın Yolları
Çocuğunuzun her şeyin farkında olduğunu bilin: Çocuklar kendilerine şiddet uygulanmasa veya şiddet onların yanında gerçekleşmese bile evdeki şiddeti hissederler ve bundan etkilenirler.
Çocuğunuzla şiddeti konuşun: Çocuğunuzla şiddet konusunda konuşmaya karar verdiğinizde onun sizinle bu konuyu konuşmak istemeyebileceğini veya cevaplamakta oldukça zorlanacağınız sorular sorabileceğini baştan kabul edin.
Kısaca durumu ve ailenin bu durumdan nasıl etkilendiğini anlatın. Sorularına açık ve doğru cevap verin. Detaylara girmeyin.
Bazı çocuklar sizi üzmemek için şiddet hakkında konuşmak istemezler ve üzüntülerini, korkularını, kızgınlıklarını içlerine atarlar. Sizinle duygularını paylaşması onu cesaretlendirin, ama konuşmak istemiyorsa zorlamayın.
Onu dinleyin ve duygularını kabul edin: Çocuğunuz sizinle duygularını paylaşırsa onu ilgi ve anlayışla dinleyin. Yargılamayın, eleştirmeyin ve duygularını geçiştirmeye çalışmayın.
Çocuklar genellikle evdeki şiddetten kendilerini sorumlu tutarlar. Suçluluk duygusu çocuğu derinden yaralayabilir. Çocuğunuza bunun onun suçu olmadığını açık bir şekilde belirtin.
Çocuğunuz şiddet nedeni ile size de kızgın olabilir ve sizi suçlayabilir. Bu normal bir tepkidir. Savunmaya geçmeden dinlemeye çalışın. Söylediklerini dikkate alacağınızı ama şiddetin, nedeni ne olursa olsun kesinlikle yanlış bir davranış olduğunu belirtin.
Çocuğunuza şiddet kullanmamayı öğretin: Bazı çocuklar şiddet uygulayan ebeveyni tarafından şiddete kullanmaya teşvik edilir. Onlara şiddet kullanmamayı öğretmek önemlidir. Çocuğunuza şiddetin kabul edilemez ve yanlış bir davranış olduğunu anlatır, kız ve erkek çocularınız arasında ayırım yapmayarak ona kadın ve erkek rolleriyle ilgili sağlıklı bir bakış açısı kazandırır, kızgınlığınızı ondan çıkartmaya kalkışmazsanız onun da şiddeti doğal bir olaymış gibi görmesinin önüne geçebilirsiniz. Örneğin çocuğunuza, onlar büyürken anne-babaların bazı sınırlamalar getirebileceğini, ancak kızların da aynı erkekler gibi kendi davranışlarından sorumlu olduğunu anlatabilirsiniz.
Çocuğu aracı olarak kullanmayın: Çocuğunuzun sizinle eşiniz arasında arabuluculuk yapmasını ya da taraf tutmasını istemeyin. Arabuluculuk küçük bir çocuk için oldukça ağır bir görevdir. Eşler kendi aralarında anlaşamasa bile çocuk her iki ebeveynini de sever. Eğer kendisi tercih ederse ve güvenli bulursa bu konuda yaşadığı üzüntü, gerginlik ve diğer duyguları şiddet gösteren ebeveynine anlatabilir. Bu konuda çocuğunuzu siz zorlamayın. Şiddete maruz kalırsanız çocuğunuzun sizi korumasını istemeyin. Kendinizi korumak sizin görevinizdir. Şiddet sırasında çocuğunuz da yaralanabilir. Ayrıca sizi koruyamadığı düşünürse suçluluk duyabilir.
Güven verin: Çocuğunuza evde yaşanan şiddet hakkında yardım alabileceğiniz kişiler olduğunu ve gerekirse yasal yollara başvurabileceğinizi anlatarak, güven verin.
Gerektiğinde çocuğunuzun öğretmeni ile konuşun: Öğretmen şiddetin etkileri ile baş etmesinde çocuğunuza destek ve anlayış gösterebilir, çocuğunuzu eğer varsa okuldaki Psikolojik Danışma ve Rehberlik Servisine yönlendirebilir. Ayrıca en yakındaki Rehberlik Araştırma Merkezi ve destek verebilecek kuruluşlar hakkında size bilgi verebilir. Evdeki şiddet nedeniyle çocuğunuzun okuldaki davranışları da değişmiş olabilir. Öğretmen, durumdan haberdar olursa çocuğunuzun davranışlarıyla ilgili daha doğru bir anlayış geliştirebilir. Çocuğunuza konuyu öğretmeni ile konuştuğunuzu söylemeniz ise, ondaki şiddeti gizli tutmanın yol açabileceği gerginliği azaltabilir.
Korunmayı öğretin: Çocuğunuza evdeki şiddet tehlikeli boyutlara varacak olursa neler yapması gerektiğini öğretin ( saklanmak, polise haber vermek, komşunun ya da akrabalardan birinin evine kaçmak gibi).

Çocuklara yapıştırıcı yasaklanıyor!

Sağlık bakanlığının çıkardığı yönetmelikle çocukların bağımlılık yapan yapıştırıcıları kullanması önlenecek...

Sağlık Bakanlığının çıkardığı yönetmelikle çocuklar artık bağımlılık yapan yapıştırıcılardan uzak tutulacak.

Bir süre önce yürürlüğe giren Uçucu Maddelerin Zararlarından İnsan Sağlığının Korunması Hakkında Yönetmelik ile ilgili açıklamalarda bulunan Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Seraceddin Çom, düzenlemenin, yapışkanların okullarda kullanımına ilişkin kuralları kapsadığını söyledi.

Yapışkanların sahip oldukları içerik bakımından su bazlı ve uçucu olmak üzere iki farklı türü bulunduğunu ifade eden Çom, yeni düzenlemeyle artık okullarda uçucu madde içeren yapıştırıcıların kullanılamayacağını bildirdi.

18 yaşından küçüklere uçucu madde içeren yapıştırıcıların satışının yasaklandığını, bu ürünleri çocuklara ulaştırabileceklere de satış yapılamayacağını kaydeden Çom, bunu yerine getirmeyenlere cezai müeyyide uygulanacağını belirtti.

Çom, "Uçucu madde içeren yapıştırıcılar sadece gereken meslek okullarında kullanılabilecek. Bu okullarda kullanımı zorunlu uçucu madde içeren yapıştırıcılar da ancak kötü koku karıştırılarak satılabilecek" diye konuştu.

Bu tür yapıştırıcılara karıştırılabilecek insan sağlığına zararı olmayan maddelerin üretici firmanın başvurusu ve bakanlık bünyesinde kurulacak komisyonun izniyle belirlenebileceğini ifade eden Çom, "Bu önlemleri çocuklarımızı ve gençlerimizi bağımlılık yapan uyuşturucu maddelerden uzak tutmak amacıyla aldık" dedi.

Çom, kokulu silgi ve zararlı madde içeren kırtasiye malzemelerinin yasaklanması konusunda da ilgili kesimlerin çalışma yürüttüğünü, bu konuda kendilerine iletilen bir şey olursa gerekli önlemi alacaklarını sözlerine ekledi.

AMBALAJLARA "ÇOCUKLARA SATILAMAZ, VERİLEMEZ" İBARESİ

Sağlık Bakanlığının çıkardığı yönetmeliğe göre, uçucu madde içeren yapıştırıcıların dış ve varsa iç ambalajlarına, toplam alanın yüzde otuzundan az olmayacak şekilde "Dikkat! Sağlığa Zararlıdır. Çocuklara Satılamaz, Verilemez" ibaresi konulacak.

Bu uyarı yazısına Sağlık Bakanlığı tarafından onaylanacak resim ve şekil de eklenebilecek, ancak ürünlerin etiketlerinde tüketicileri yanıltacak veya kayıtsızlığa düşürecek yazı ve resimlere yer verilemeyecek.

Eğitim öğretim kurumlarında hoş olmayan koku ilave edilmiş ürünlerin kullanılabilmesi için ise kısmi veya genel havalandırma sistemi bulunması da zorunlu hale getirildi. (aa)
Bağımlılık yapan uçucu maddeler nelerdir, nerelerde rastlanır?
 Çeşitli boyalarda sulandırıcı ve temizleyici olarak (tiner gibi)
 Ayakkabı, deri ürünleri fabrikalarında
 Lastik bot, yapay deri, boya, vernik, yer cilası üreten işyerlerinde
 Emaye, yer muşambası, yapay gübre imalatında
 Yapıştırıcı üretiminde
 Basımevleri ve boyahanelerde
 Mobilya ve oyuncak imalatında

Yoğun olarak kullanılan kimyevi ürünlerdeki “benzen” adlı çözücü madde ve benzerleri uçucu maddelerdir.
Uçucu maddelerin etkileri nelerdir?
 Konuşma, algılama bozuklukları
 Bilinç bozuklukları
 Depresyon
 Karaciğer yetmezliği
 Karaciğer tümörü
 Böbrek, akciğer kanseri
 Lösemi
 Ölüm
bu uçucu maddelerin yıkıcı etkileridir.
kaynakça :www.abbasguclu.com.tr http://www.sacitaslan.com/


HİÇ BİRŞEY İÇİN  GEÇ DEĞİLDİR...

Dünya çocukları çaresiz ve eğitim alma hakları engelleniyor.Dünya yaşanamaz bir hale gelmiştir.

Din ,dil,ırk ve kültür farkı gözetmeksizin tüm çocuklar eğitim alma hakkından yararlandırılmalıdır.Tüm çocukların fiziksel yada bireysel farklılıkları göz önünde bulundurularak onlara uygun eğitim programları geliştirilmelidir.Geliştirilen  bu programlar ile çocukların daha bilinçli ve iyi bir nesil oluşturacağını görebiliriz.Amacımız tüm çocuklara en kaliteli eğitim ve öğretim programlarını sunabilmek olmalıdır.Kaliteli ve bilinçli eğitim ile çocuklarımız hak ve özgürlüklerinin farkında olur ve bilinçli davranabilirler.

Çocuğun en temel  birinci hakkı yaşama hakkı ve ikincisi eğitim alma hakkıdır.Eğitim, çocuğun kendi haklarını tanımayı ,geliştirmeyi ve korunmayı sağlar.Eğitim ile 0-18 yaş arasındaki tüm çocuklarımızı koruma altına alabiliriz.Eğitim çocuğun en temel hakkıdır.Çocuğun hayatını nefes alabilecek ve yaşanabilecek bir hale getirmek bizim ellerimizdedir.Çocukluk dönemi, tüm yaşamı belirleyen temel oluşumların gerçekleştiği bir dönemdir.


0-18 yaş çocukluk dönemidir.Bu dönemde çocuğun kendisi ile ilgili kararlara katılımının sağlanması demokratik bir toplumun en önemli görevlerinden birisidir. Amaç, çocuğun kendi haklarının bilincine varması, kendini ifade edebilmesi, toplumun bireyi olduğunun ve bazı hak ve görevleri olduğunu bilmesi, düşünme, bilgilenme, değerlendirme, karar süreçlerinde rol alma ve sorunlarla başedebilme yeteneğinin geliştirilmesidir. Çocuğun yararının öncelikli ve üstün kamu yararı sayılması ilkesi bir iç hukuk normu hâline gelmiştir.

Hazırlaya: Fatma Yardımcı

                          Çocukta Tırnak Yeme Sorunu
Tırnak yeme alışkanlığı çocukların yüzde 33'ünde 3-4 yaşından sonra görülmeye başlanır. Bu oran erken ergenlik çağına kadar devam eder. Tırnaklarını yiyen çocukların neredeyse yarısı bu alışkanlıklarını ergenlik çağına kadar sürdürür.

Tırnak yeme alışkanlığı olan çocukların ailelerinin çoğunda tırnak yiyenlere rastlanır. Bu nedenle çocuklarda tırnak yemenin büyükleri taklit etme suretiyle öğrenildiği düşünülür.

Kendine güvensizlik belirtisi

Tırnak yeme alışkanlığı kendine güvensizlik belirtisi olarak görülür. Çocuklarda tırnak yemenin başlıca sebepleri arasında aile içinde aşırı baskı ve otoriter bir eğitim olması, çocuğun sürekli azarlanarak eleştirilmesi ve kıskançlık var.

Bunun yanı sıra yeterli ilgi ve sevgi görememe, genel sıkıntı ve gerginlikler de tırnak yeme davranışının nedenleri arasında.

Tırnak yeme davranışı çocuğun yaşamında hangi dönemde çıkmış olursa olsun kesinlikle bir uyum ve davranış bozukluğu olarak kabul ediliyor. Bu nedenle uzmanlar bu davranışın temelindeki nedenleri ortadan kaldırmadan tırnak yeme davranışının önüne geçilemeyeceğini ifade ediyor.

Uzmanlar, tırnak yeme davranışını incelediğinde daha çok belirli bir grup sebepten kaynaklandığını gözlemlemiş.

Tırnak yemenin nedenleri                                                                                                                     
Tırnak yemenin nedenlerini sıraladığımızda görülen şu ki, çocuğun hayatındaki birçok olay bu davranışa sebep olabilir.

Ailesine karşı herhangi bir konuda öfke ya da kıskançlık duyan çocuklar tırnaklarını yemeye başlayabilir.

Okul sorunları

Tırnak yeme alışkanlığının oluşmasında çocuğun okul içinde güvensizlik ve sevgisizlik yaşaması da olabilir. Kendini arkadaşlarına ya da öğretmenlerine doğru ifade edemeyen çocuk bu sebeple kaygı duyabilir.

Aile içinde yaşanan huzursuzluklar, anne-babanın çok sık kavga etmesi,
boşanma, ayrılık da çocukta tırnak yeme davranışını oluşturabilir.

Kaynakça: http://rehber.uzmantv.com
               http://www.sehadetbaran.com/

Hazırlayan: Fatma YARDIMCI

          BOŞANMA VE ÇOCUK

Boşanma, her ne kadar iki eş arasındaki evlilik ilişkisinin sonlandırılması anlamına gelse de çocuklar da boşanmanın seyircisi değil, bir parçasıdır. Boşanma, çocuklarda karmaşık ve yoğun birçok duygunun aynı anda iç içe yaşanmasına neden olur. Üzüntü, kızgınlık, öfke, gücenme, kaygı, korku ve suçluluk bunlar arasında sayılabilir. Ayrılık, çocuğun gelişmekte olan güvenlik hissini zedeleyebilir; yetişkinlik hayatında karşı cinsle ilişkilerinde sorun yaşama ve boşanma riskini arttırabilir. Ancak şu da hayati derecede önemlidir ki; sağlıksız, sevgisiz, gergin ve mutsuz bir aile ortamında yaşamanın yaratabileceği olumsuz etkiler, çoğu zaman boşanmanın getirebileceği etkilerden çok daha yıkıcı olabilir. Önemli olan çocuğa boşanmanın ne anlama geldiğini doğru anlatabilmek, boşanma sonrası hayatında olacak değişikliklere onu iyi hazırlamak ve anne-baba olarak daima yanında olacağınızı hissettirmektir.

Boşanma kararını çocuğa kim söylemeli ?
Tercihen anne ve baba birlikte açıklamalı... İki ebeveyn kararı beraber açıklarsa, çocuk kararı ve durumu daha rahat kabul edecektir. Bu kararı birlikte açıklamak çocuğunuzun tamamen farklı iki değişik ve belki de birbiriyle çelişen hikaye duyma olasılığını da azaltacaktır.
Ne zaman söylenmeli ?
Boşanma kararı kesin ve boşanma sonrası koşullar net olduğunda açıklanmalı... Ne belirsizlik ve karmaşanın içinde zorlanacağı kadar erken ne de kendini hazırlamasına ve uyum sağlamsına yetemeyecek kadar geç olmamalıdır... Ayrılmadan bir-iki hafta önce konuşmak; çocuklara alışmak, sizinle konuşmak ve varsa size sorularını sormak için yeterli bir zaman olarak tanımlanabilir.
Çocuğun kendini güvende ve rahat hissettiği bir yerde, evde; birlikte rahatça ve uzunca vakit geçirilebilecek bir zamanda konuşulmalıdır. Bu ilk konuşma sıkıştırılmış dar vakitlerde, çocuğa yabancı bir ortamda, yolda, arabada veya restoran gibi kalabalık ortamlarda asla yapılmamalıdır. Çocuğun, verdiğiniz haberi sindirmesi,sorularını sorması, isterse size sarılması, ağlaması ve kendini güvende hissedebilmesi için zaman verin.     

Nasıl söylenmeli ? Ne söylenmeli ?             
Üslup ;
Kısa ve öz, samimi ve dürüst, somuta indirgeyerek, yaşına uygun, örnek, benzetme veya resimlerden yararlanılabilir... Konuşma sırasında göz kontağı ve ten teması yoluyla destek önemlidir...
Haberin paylaşılmasının ardından...
Boşanma kararını öğrenen çocuk, aynı anda, iç içe birçok yoğun ve karmaşık duyguyu bir arada yaşar... Üzülür, şaşırır, korkar, endişelenir, isyan eder, merak eder, kızar (kendine, annesine, babasına, hayata, kadere...), suçlar (kendini, annesini, babasını, başkalarını...), sorumluluk ve vicdan azabı hisseder...
Tüm bu karmaşık duyguları yoğun şekilde iç içe yaşarken, çocuğun duygularını ifade etmesini cesaretlendirmek, desteklemek; duygularını yaşamasına izin vermek ve buna tolere edebilecek kadar güçlü ve serinkanlı kalabilmek önemli ve gereklidir...
Çocukların boşanmaya tepkileri karmaşıktır...
Boşanma sonrası çocukların verdiği tepkiler çocukların yaşına, mizaç ve kişilik yapısına ve baş etme donanımlarına göre farklılık gösterirken; durumun yaratttığı koşullar ve boşanma sonrası anne – baba tutumları da son derece etkilidir...
Boşanma bir son değil, bir başlangıçtır…
Boşanma, tıpkı evlilik gibi, bir başlangıçtır aslında, bir son değil ! Boşanma çocuklar için olduğu kadar ayrılan eşler için de zor ve karmaşık bir süreçtir. Kızgınlık, öfke, kırgınlık, üzüntü, acı, yalnızlık, terkedilmişlik, değersizlik, suçluluk ve umutsuzluk gibi depresif duygular yoğun yaşanabilir; geleceğe yönelik kaygı ve korkular doğaldır. Bu tür yoğun ve karmaşık duyguların iç içe yaşanması bir süreliğine normal ve anlaşılabilir olmakla birlikte; gerektiğinde profesyonel yardım ve destek almak da son derece faydalıdır.
Tepki aşamaları...
1. Şok ve Kaos : Bu haber çocuğun hayatına bir bomba gibi düşer. Birçok yoğun duyguyu iç içe yaşatır. Kafasını karıştırır. ’’Eyvah, annemle babam boşanıyor !’’, ’’Bu ne demek ?’’, ’’Şimdi ne olacak ?’’
2. İsyan ve Sorgulama : Çocuk, hissettiği üzüntü ve kızgınlıkla hayata isyan eder. ’’Neden ?’’ diye sorar. Bu soru aslında ’’Neden boşanıyorsunuz ?’’ demek değildir; ’’Bu neden benim başıma geliyor ?’’ anlamında bir isyan sorusudur.
3. Kaygı ve Korku : Belirsizlik çocuğun kafasında birçok soru işareti yaratır; ’’Ben ne olacağım ?’’ , ’’Okulum değişecek mi ?’’, ’’Arkadaşlarımı görebilecek miyim ?’’, ’’Dondurma yiyebilecek miyim ?’’  Buna paralel olarak da çocuğun kaybetme ve ayrılık korkuları tetiklenir; ’’Annem evden ayrılıyormuş, ya onu bir daha göremezsem ?’’,  ’’Babam evden gidecekmiş, ya bir gün annem de giderse ?’’, ’’Ya yalnız kalırsam ?’’…
4. Baş etme ve Uyum : Belirsizlikler ortadan kalktıkça, düzenli ve rutin bir yapı oluştukça çocuğun kaygı ve korkuları dinmeye başlar. Sorularını cevaplamak, ihtiyacı olan duygusal ve sosyal desteği sağlamak uyumunu kolaylaştırır. Ve bir süre sonra çocuk durumu anlamlandırır ve kabullenir; yeni koşullara uyum sağlar.
Boşanma Çocukları Yaş Gruplarına Göre Farklı Etkiliyor 

Araştırmalar farklı yaş gruplarındaki çocukların boşanmaya farklı tepki verdiklerini göstermiştir. Değişik yaş gruplarına göre anne babası boşanan çocukların davranış profilini özetleyecek olursak: 0–2 YAŞ Henüz birçok şeyin farkında olmadığı zannıyla bebeklik çağındaki çocukların boşanmadan en az etkileneceği düşüncesi yanlıştır. Bu yaştaki çocuklarda boşanma sonrası belirgin davranış değişiklikleri gözlenmiştir. Daha çok ağlama ve ağlama nöbetleri, uyku ve beslenme bozuklukları, oyuncaklara karşı ilgisini kaybetme gibi davranışlar en çok göze çarpanlar. Dolayısıyla bu yaşta dahi boşanma sonrası ayrılan eşler sorumluluk paylaşımı ve çocukla bir araya gelme planlamasını iyi yapmalıdır. Bu sırada çocuğun yanında ise asla kavga ve tartışma ortamına girmemelidir. 3–6 YAŞ Okul öncesi çağındaki çocuklar belki de boşanmadan en ağır etkilenenler olarak görülebilir. Çocuklar bu yaşlarda kendilerini hayatın dolayısıyla ailenin odak noktası olarak görür. Bu düşünce onları olası bir boşanmadan sorumlu oldukları zannıyla suçluluk duygusuna iter. Çocuk aklıyla ‘ben akıllı durmadığım için anne ve babam kavga ediyor, bunun için ayrıldılar’ tarzında düşüncelere boğulabilirler. Sonuçta yeniden yatağını ıslatmaya başlatma, parmak emme, yatmak için çoktan rafa kalkmış pelüş hayvanını ortaya çıkarma sıklıkla görülen sorunlardır. Bu davranışlar çocuğun ne ölçüde korunmasız ve yardıma muhtaçlık duygusu içinde kıvrandığını gösterir. 7–12 YAŞ
Bu yaştaki çocuklar her ne kadar kendilerine sunulan boşanma sebeplerine anlayışlı davranıyormuş gibi görünse de aslında yoğun bir kaybetme duygusu içine bürünürler. Bununla birlikte bu yaştaki çocuklar küçük yaştakilerin aksine suçu kendi üzerlerine almaz ve anne-babalarını suçlarlar. Büyüklerine öfke duyar, hayal kırıklığı yaşar ve kendilerini reddedilmiş olarak görürler. Yer yer anne ya da babadan birinin tarafını tutmak zorunda oldukları düşüncesiyle diğer tarafa düşmanlık besleme gibi davranışlar da ortaya çıkabilir. Hemen hepsi boşanmayı takiben okulda sıkıntı yaşar ve ders başarıları azalır.

Bu yaştaki çocuklara boşanma ile ilgili sebepleri yalansız olarak aktarmak en iyisidir. Onlara çocuk muamelesi yapmak yerine bir yetişkin gibi davranmalıdır. Ayrıca çoğu çocuk aile içinde cereyan eden bu durumu arkadaşlarından ve öğretmeninden gizleme eğiliminde olduğu için, okulda ortaya çıkabilecek problemlerin biraz olsun önüne geçebilmek için öğretmenine mutlaka bilgi verilmelidir.
13–18 YAŞ Bu da yine yanlış olarak boşanmanın en az etkili olabileceği düşünülen bir yaş grubudur. Oysa ki bu yaşlarda zaten ergenlik çağının problemlerini üzerinde taşıyan çocuk anne babasının boşanması ilave bir stres faktörü ile karşı karşıya kalmış olacaktır. İlk tepkileri genellikle anne ve babalarına daha mesafeli davranmaya başlamaları, ebeveynlerinden çocuk kendi arkadaşları ile vakit geçirmeleri ve aile içerisinde yaşanan bu olaydan dolayı çevrelerine karşı utanç duyusu beslemeleridir.

Kız çocuklar genellikle erkeklerden biraz daha hassas tepki verir. Anne-babasına karşı ortaya çıkan güven kaybı nedeniyle karşı cinse karşı ilginin artması ve bir koruyucu erkek arkadaşına sonucunda erken yaşta cinsel tecrübe yaşaması olası sonuçlardır. Erkekler ise daha agresif tepki verir. Dikkat edilmesi gereken ve beklenebilecek en önemli sonuç küçük yaşlarda suç işlemeye meyil ile ıslahevlerinin yolunu tutmalarıdır. Hem kız hem erkeklerde ilaç bağımlılığına adım atma ve kendine zarar verme gibi daha ileri problemler de hesaba katılmalıdır.

Görüldüğü gibi çocuklu ailelerde boşanmanın çocuklara göre ideal yaşını bulmak hemen hemen imkânsızdır. Anne ve babanın ayrılması her yaş grubundaki çocuğa oldukça ağır olabilen problemleri de beraberinde getirecektir. Çünkü ‘kutsal ve sağlıklı aile’ rüyası bebeklikten ergenlik çağına kadar her çocuk için aynıdır.


Hazırlayan: Fatma YARDIMCI

Kaynakça: Baby und Familie dergisinin Şubat 2006 sayısından yararlanılarak hazırlanmıştır.
                 http://www.serapaltekin.com/BosanmaveCocuk.php
                 www.eyvahbosaniyorum.com
                 www.pudra.com




Çocuğa destek noktasında yapılabilecekler:
Deprem ve çocuklar;
Çocuklarımıza doğal bir olay olan depremle ilgili nasıl eğitim verebiliriz.
Çocuklarımızı depreme karşı nasıl bilinçlendirebiliriz.
Çocuklarımızı depreme nasıl hazırlayabiliriz.
Hazırlamış olduğum bu minik videoyu sizlerle paylaşmak istedim.
Teşekkürler,
Ona güven ve sevgi dolu bir aile ortamı hazırlayın
Eğer anne babada depreme bağlı ruhsal bir sıkıntı varsa bir an önce onların giderilmesini sağlayın
Çocuğunuza eskisinden daha fazla zaman ayırın birlikte sadece onunla ilgilenmek üzere her gün vakit çirin
Ona sık sık sevgi mesajları verin ve kendisine bu konuda destek olduğunuzu gösterin
Onun bu dönemde mümkün olduğunca yalnız kalmamasını sağlayın , yalnızlığın onda güvensizlik ve korku    oluşturmasına izin vermeyin (depremin etkileri geçene kadar )
Onun ile birlikte yaşına uygun olarka oyun oynayın , duygularını oyunda ifade etmesini sağlayın
Deprem hakkında resim çizmesini sağlayın ( resim onun duygularını anlatmasını ve içindeki düşünceleri dışarı yansıtmasını sağlayacaktır).
Deprem konusunda yaşına göre konuşun sade ve anlayacağı bir şekilde onu deprem konusunda aydınlatın
Deprem anında ne yapacağınızı ona tatbik ettirin ve onun hazırlıksız yakalanmasını engelleyin
Deprem hakkında TV ve Gazete haberlerini takip etme konusunda sınırlama getirin
Onun uyku , iştah ve moral durumunu takip edin
Deprem sonrası gelişebilecek ek problemler olursa psikiyatrik destek almayı ihmal etmeyin
Okul ve öğretmeni ile konuşarak okulda bilgilenmesini ve rahatlatılmasını sağlayın
Depremden birinci derecede etkilenen çocuklar için ölüm olayını yaşına uygun bir şekilde açıklayın
Deprem konusunda çocuğunuza rahatlatmak için yalan söylemeyin
Mümkünse diğer yaşıtları ile grup ortamında duygularını paylaşmasını sağlayın
Israr eden sıkıntılar olursa, bir çocuk psikiyatristi ile görüşmeyi ihmal etmeyin (bazı psikiyatrik durumların oluşması durumunda zamanında destek ve ilaç tedavisi uygulanmalıdır)
Çocuğunuzun bu dönem zarfında, psikolojik durumunu yakından izlemeyi unutmayın
Çocuğunuzun bu sıradışı dönemde göstereceği tepkileri ve duygularını saygıyla karşılayın

Onun kendini ve deprem konusunda fikirlerini ifade etmesini sağlayın.

Hazırlayan:Fatma YARDIMCI


Çocuk ve müzik

Çocuk;
Ses ve dil gelişimi ile bilişsel gelişim ve soyut düşünmeye katkıda bulunur.
Çocukta müzik yeteneği doğuştan başlar.
Doğumundan itibaren ses uyarıcısına tepki verir.
Anne ve babasının ayak seslerini tanır.
Ağlamalarla ve ses tonunu yükseltip alçaltarak mutluluğunu ve mutsuzluğunu ifade eder.
Bebekler, sesleri algılamada ve müzikal bir uyarana dikkat göstermede, şaşırtıcı bir şekilde yetişkinlerinkine benzer yeteneklere sahiptir.
2 yaş çocuğu, müziği dinlemeyi sever ve kendi hareketlerini müzikte var olan ritme uydurma çabasına gider.
3, 4, 5, yaşlarında çocukların, spontan hareketlerle tepki vermekten çok müziği, oturarak dinleme eğiliminde oldukları görülmektedir. 
Müzik;
Kendini ifade edebilme becerisinin ve yaratıcılık zevkini geliştirir.
Estetik duygusunu geliştirir.
Motor gelişimi ile ritmik gelişimini sağlar.
Ses ve dil gelişimine katkıda bulunur.
Bilişsel gelişim ve soyut düşünmeye katkıda bulunur.
Sosyal ve grup becerileri kazandırır.
Ses ve dil gelişimi ile bilişsel gelişim ve soyut düşünmeye katkıda bulunur.

                                                                      Ana okulu önerim


Sevgili arkadaşlar,


Çocukların özgür ve sevgi dolu bir ortamda, her çocuğun bir diğerinden farklı özelliklere sahip olduğunu göz önünde bulundurarak fiziksel, duygusal, zihinsel gelişimlerini sağlamak, özgüveni yüksek, özgür düşünen, yaratıcı, keşfetmekten ve öğrenmeden zevk alabilen, kendisini özgürce ifade edebilen, yaparak-yaşararak öğrenen, kendisine ve insanlara saygılı, yeniliklere açık, ülkemizin yarınlarına hizmet edecek mutlu çocuklar yetiştirmektir.

İçinde bulunduğumuz bilgi çağında eğitim alanındaki her türlü yeniliklere öncülük ederek sevgimizle ve ekip çalışmalarımızla yeni eğitim projeleri üretmek ve okulumuzda uygulamak.Eğitim sektöründe kendimizi sürekli yenileyerek Türkiye’deki en iyi anaokulları arasında yerimizi muhafaza etmektir. 
Özgün, yaratıcı, sevgi dolu bir ortamda ,
Benlik kavramının gelişmesine katkıda bulunmak,
Öğrenmeye ilgi uyandırmak ve sevdirmek,
Bilişsel, sosyal, duygusal, fiziksel, yaratıcılık becerilerinin gelişimini desteklemek,
Atatürk ilkeleri doğrultusunda milli değerlere sahip çıkmak,
Özgün düşünceye saygılı ve kendi düşüncelerini de özgürce ifade edebilen ,
Her türlü yeniliğe uyum sağlayabilen araştırmacı ve katılımcı ,
Çağın tüm olanaklarını kullanarak geleceğe yön verebilen bireyler olmaları yolunda
ilk temelleri atmak ,
Çağdaş düşünebilen üreten araştıran duyarlı ve insiyatif bireyler yetiştirmektir.